11 Temmuz 2006

Genel Çevre Faktörleri


Ekonomik Çevre Faktörleri dendiğinde öncelikle akla gelenler GSMH, enflasyon oranı, döviz kuları, faiz hadleri, para arzı, işsizlik oranı gibi konulardır. Diğer Genel Çevre Faktörlerinde olduğu gibi burada da tek taraflı bir etkileşim söz konusudur.

Ekonomi''de yaşanan/yaşanacak olumlu/olumsuz trendler bankalar veya şematik örneğimizdeki banka şubesi olumlu/olumsuz olarak, ancak tek yönlü olmak üzere, yani şekil üzerinde anlatmaya çalışacak olursak dışardaki daireden içerideki daireye doğru yönelmiş bir ok yönünde etkileyecektir. Sözgelimi, çok kurak geçen bir tarım döneminden sonra rekolte beklenen düzeyin altında gerçekleşecek olursa, tarım işletmeleri ve çiftçiler bekledikleri hasılatı elde edemeyecekler. ', 'Dolayısıyla; tarım sektörüne mal ve hizmet veren diğer sektörler de olumsuz etkilenecek; sektörlerarası ticaret hacmi daralacak, tarım başta olmak üzere tüm ilgili sektörlerin bankacılık sektörü ile ilişkili göreli bi düşme (azalma) olacaktır. Bunun sonucunda ise tarım işletmelerinin ve çiftliklerin yoğun olduğu bir yörede faaliyet gösteren herhangi bir banka şubesinin söz konusu döneme ilişkin performansı önemli ölçüde düşecektir.

Ya da Ziraat Bankası gibi faaliyetlerinin önemli bir kısmını tarım sektörüne yönlendirmiş bir banka kredi geri dönüş oranındaki yavaşlama nedeniyle, ne büyüklükte olursa olsun zor duruma düşecektir.

Bunun gibi döviz kurlarının aşırı değerliliği dış satıma ağırlık vren şekillerde faaliyet gösteren bir bankayı olumlu yönde etkilerken; paritenin bu durumun aksi yönde gerçekleşmesi, yani T.L.''sının aşırı değerliliği dış satım ve dolayısıyla bankayı olumsuz yönde etkileyecektir.

GSMH, enflasyon oranı, faiz hadleri, para arzı, işsizlik oranı gibi ekonomik faktörler tekil olarak veya bazen birkaçı bir arada bankaları olumlu/olumsuz yönde etkileyebilir.

Demografik özelliklerdeki değişikliklerde bankayı olumlu/olumsuz yönde etkiler. Genç bir nüfus kompozisyonuna sahip ülkemizde daha on yıl boyu konut, beyaz eşya alımları için gerekli kredileri veren bir bankanın bu demografik faktörleri yakından izlemesi gerekir. Yaş ve cinsiyete göre yapılacak gruplamalar hedef müşteri kitlesinin seçiminde önem taşıyacaktır. Keza nüfusun yoğunlaştığı alanlar, yüksek doğum oranları ve tıbbın kaydettiği ilerlemeler sonucu yıldan yıla düşmekte olan ölüm oranları göz önünde tutulması gerekli faktörlerdir. Örneğin yeni ürünler geliştirmeyi düşünen bir banka sadece yüksek doğurganlık oranından yola çıkarak genç evlilere yönelik bir kredi türü olarak "Bebek kredisi" geliştirebilir. Hamileliğin belli bir döneminde yapılacak başvuruları inceleyerek; muayene, doğum ve doğum sonrası bebeğin ihtiyaçlarını vesair masraflarını karşılamak üzer bir kredi verebilir.

Sosyo-kültürel faktörler arasında eğitim, yaşam biçimi, buna bağlı olarak kişilerin tüketim ve tasaruf eğilimleri, kariyer bekleentilerini sıralayabiliriz. Ülkemizde bankacılık sektörü, sistemi dışında bulunan fonların hala önemli bir yer tuttuğunu söylemek olasıdır. Altın, gümüş sair ziynet eşyası, nakit para, yabancı dövizler ve hatta değerli kağıtlara sahip önemli bir kitlenin bu varlıklarını hala kasa, dolap, yastık, yatak altı veya ceplerinde taşıdıkları bir gerçektir. Ne var ki, özellikle son on yılda, başka bir değişle 80''li yılların başından itibaren halkımızın alışkanlıkları ve bilinç düzeyinde önemli değişiklikler olduğuda bir gerçektir. Bugün sokaktaki ortalama vatandaşın vadeli mevduat faizleri, repo, dvlet tahvili, borsada prim yapan hisse senetleri, döviz kurları hakkında bilgi sahibi olduğunu görmek doğal karşılanmaktadır. Yine son on-onbeş yılda tüketim eğilimlerinde değişiklikler olmuştur. Tüketici kredilerinin tür ve hacimlerindeki artışı bu trende bağlı bir gelişme olarak değerlendirmek mümkündür.

Yakın yıllarda Güneydoğu Anadolu''da yaşanan olumsuzluklar hem yatırımların, hem sınır ticaretinin durmasına; hem de bölge halkının başka yörelere göç etmesine neden olduğundan bu yörede yerleşik herhangi bir banka şubesinin üstün performans göstererek, hedeflerini aşması, hatta hedeflere ulaşması dahi beklenemez. Buna karşılık pembe bir tablo çizerek, bundan 6-7 yıl sonrasına çok olumlu bir bakış açısıyla yaklaşacak olursak: GAP''ın kısmende olsa devreye girdiğini, birtek toprakların çevre halkına önemli gelir kaynakları sağladığını, kaos ortamının yatışıp yörede güvenliğin tam anlamıyla egemen olduğunu, gerek yöresel girişimcilerin, gerek büyük kentlerdeki yatırımcıların yeni yatırımlarla bölgeye yöneldiğini; arazi fiyatlarının artışı ile toplu konut ve bireysel yapsatçıların çekici buldukları bu yörede inşaat projeleri başlattıkları ve tüm bu gelişmelerin beraberinde ve sonucunda başta daha önce büyük yörelere göç etme, yöre halkıyla, bu bölgedeki istihdam olanaklarından yararlanmak isteyen kişilerin söz konusu yöreye doğru başlattıkları bir göç hareketi elbetteki yöredeki yerleşik banka şubelerinin performansının arttıracak; şubesi olmayan bankaların büyüme potansiyeli yüksek bir bölgede şube açma çabalarını hızlandıracaktır. Görüldüğü gibi bu tip sosyal, sosyo-kültürel değişiklik ve hareketler bankacılık sektörünü de doğrudan veya dolaylı olarak ve olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Teknolojide meydana gelen değişiklikler bankaları önemli derecede etkileyebilecek bir başka genel çevre faktörüdür. Rakipler ATM ve EFT sistemlerini uygular ya da geliştirirken; tam otomasyona geçen gerekli bilgisayar sistemini ve ağını uygulamaya koymuşken, bankanın bu konularda yatırım yapmaması yada yeterli çabayı göstermemesi söz konusu bankayı büyük kayıplara uğratabilir. Elektronik medyalar ve makina bankacılığının devreye gimesi işlem hızını ve sayısını arttırmaktadır. Bilgisayar sistemlerinin kapasite ve hızlarının artması bürokrasi, kırtasiye, dosyalama, personel ihtiyaçlarını azaltmakta ve sadece erişebilir pazar payını arttımakla kalmayıp; maliyetleri zaman kaybını inanılması güç derecede azaltmaktadır. Ilk yatırım giderlerinin azımsanmayacak boyutlarda olamasına karşın elektronik bankacılığın, bilgi ve para transferinde erişilen hızın sağladığı tasarruflar da öylesine boyutlara ulaşmıştır ki, yatırımın kendini amorti etmesi çoğu zaman öngörülen süreden önce gerçekleşmektedir. Doğalıkla sözkonusu teknolojiyi ve programları ithal etmek yeterli değildir; bu teknoloji ve programlar ülke koşullarına ve bankanın ihtiyaçlarına göre uyarlanmak ve daha önemlisi bu teknolojiye aşina ya da kullanabilecek ytkinlikte ve bilgi birikimine sahip personelin istihdam edilmesi ya da mevcut personelin eğitilmesi gereklidir. Önümüzdeki on yıl içinde gerek bireysel gerek kurumsal müşterilerin bankacılık hizmetlerinden yararlanırken doğrudan kendi kişisel bilgisayarlarını kullanmaya başlayacaklarını söylemek asla bir kehanet olarak algılanmamalıdır. Bugün neredeyse kanıksamaya başladığımız telefonla bankacılık sisteminin uygulanabilirliğini çok değil 15 yıl önce değil tartışmak, belki düşünemezdik bile. Dört-beş tuşa basarak para transferi yapabileceğimizi elektrik, su, telefon faturalarımızı ödeyebileceğimizi, altın yada hisse senedi alabileceğimizi söylselerdi birçok kişi bunu bilim-kurgu olarak nitelendirebilirdi. Dolayısıyla bankalar teknolojik yenilikleri bire bir uygulayamasalar dahi izlmeleri ve bir an önce uygulamaya geçmeye çaba göstermeleri gerekmektedir.

Genel Çevre Faktörlerinden bir diğeri ise, yine bankanın kontrol edemediği- tek başına etkileyemediği, fakat kayıtsız, koşulsuz uymak ve uygulamak zorunda olduğu kanun, kural, yönetmelik ve düzenlemeleri belirleyen yasal ve siyasal çevrelerdir.

Parlementodan çıkacak yasalar, hükümetçe hazırlanan kanun hükmünde kararnameler ve merkezi otorite konulacak her türlü kural, düzenleme, kısıtlamalar bankaların faaliyet ve faaliyet alanlarını belirlemektdir. Sözgelimi, ülkedeki politik rejimin/kamu yönetimi şeklinin değişmesi bir yana hükümet eden, iktidarda bulunan siyasal partinin değişmesi ve hatta bir koalisyon ortaklığı uygulamasında koalisyon ortaklarından birinin değişmesi dahi bankacılık sektörünü olumlu/olumsuz yönde etkileyebilir.

Yine hükümet yada parlementonun ülkenin döviz rejimi üzerindeki denetimini gevşetmesi yada sıkıştırması yada bankacılık sektörü dışında sektöre rakip çıkabilecek kurum ve kuruluşlara (örneğin bankerler, döviz büroları, kredili satış yapan büyük işletmeler) sıcak bakması yada kısıtlamalar getirmesi bankayı olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilecektir. Henüz Türkiyede uygulaması olmayan ancak batılı ülkelere örneğin İngilteredeki "Building Society" gibi asıl kuruluş amacı üyelerini konut sahibi yapmak olmakla beraber, zaman içinde bazı bankacılık fonksiyonlarını da üstlenen bu tip kurumlar ve kuruluşla bankacılık sektörünün asıl üyeleri olan bankalar için bir tehdit oluşturabilirler.

Hiç yorum yok: