11 Temmuz 2006

Uluslararası Çevre

Yirmibirinci yüzyıla pek az bir süre kala dünyanın küçüldüğü, hemen her alanda globalleşmeden söz edilip; işletmelerin, kurum, kuruluşların, bireylerin, hükümetlerin ve ülkelerin strateji ve politikalarını, faaliyetlerini buna paralel olarak düzenlemekte oldukları bir gerçektir. Bununla beraber, gerek geçmişteki politik ve ekonomik rejimlerinin bir uzantısı ya da izi olarak, yada bu anlamda bir altyapıları olmadığından bir çok ülke ise bu yaklaşıma henüz ayak uyduramamış olmanın zorluklarını, sıkıntılarını çekmektedir.

Süper jet uçakları, uydular aracılığıyla geliştirilen telekomünikasyon sistemleri, dünya borsalarını dev ve tek bir pazar haline getirmek üzere olan bilgisayar ağları; bilgi ve para transferini çok kolay ve hızlı hale getirilmesi, ulaşım ve taşıma sistemlerinde inanılmaz hız ve boyutlar dünyayı küçülten faktörlerden bazılarıdır. Bu süreç giderek yoğunlaşmakta ve hızlanmakta; her geçen gün dünyayı daha fazla sarmalamaktadır. Dolayısıyla gerek ülkelerin, gerek kurum ve kuruluşların, gerekse bireylerin kendileini bu süreçten soyutlamaları; izole ortamlarda yaşamaları giderek zorlaşmaktadır. Ülkemizde 1980''li yıllara kadar kapalı bir ekonomik çevre içinde kalmış, arada bazı kabuğunu yırtma ve dış dünya ile bütünleşme çabalarını varlığına karşın gümrük duvarları ile, ticarette ve döviz rejiminde uyguladığı kısıtlamalarla ve dünyada tarım ürünleriaçısından kendine yeterli olabilecek az sayıda ülkeden biri olması nedeniyle bu niteliği korumayı sürdürmüştür. Ne var ki, eski Doğu Bloku ülkeleri dahil bir çok dışa kapalı ülke ekonomisinin uyguladığı ekonomik politikalara benzer, hatta daha fazla korumacı politikalar Türkiye ekonomisinin batıyla daha doğrusu dünyayla bütünleşmesini geciktirmiştir. Yüksek gümrük duvarlarının, ithalat kotaları ve vergilerin korumasında geçen yıllar yerli sanayicinin, dış satımcının, üreticinin ve hatta hizmet sektörlerinin rekabet güçlerini kuvvetlendirmelerini geciktirmiştir. Dolayısıyla Batıda veya Doğu''da oluşan olumsuz ekonomik trendlerin Türkiye''ye etkisi de en az düzeyde olmuştur. Ne var ki aynı konu olumlu glişmelerde de yaşanmakta, örneğin büyüyen bir Avrupa pazarında; Uzakdoğu ya da Uzakbatıda meydana gelen olumlu gelişmelerde de ülkemizin yarar ve payının minimum düzeyde kaldığı gözlemlenmektedir.

Günümüz dünyasında bir ülkenin komşularından, oluşmuş veya oluşacak politik ve ekonomik birliklerden, kısaca globel çevresinden kendisini soyutlayarak, izole bir şekilde yaşamını sürdürmesi düşünülemez. Hemen yakın çevremizden söz edecek olusak, olumsuz örnekler olmalarına karşın verebileceğimiz pek çok örnek vardır. İran-Irak savaşı, Körfez krizi, Bosna Hersek olayı; Azerbaycan, Ermenistan çatışması v.s. Tüm bu olumsuz olaylar Türkiye''nin dış ticaret ilişkilerini önemli ölçüde zarar vermiş veya olması gereken düzeylere çıkmasını engellemiştir. Örneğin, Körfez krizinden sonra petrol boru hattının işlevini yitirdiğini; Yugoslavya''dan geçme olanağı olmayan TIR kamyonları yüzünden nice taşımacılık şirketinin iflas ettiği ve eşiğine geldiği gerçektir. Kuzeybetıda sürüp giden Azerbaycan, Ermenistan çatışması hem bu ülkeler, hem Türki devletler, hem de Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelerle yapacağımız ticarete önemli ölçüde sekte vurmakta; coğrafi konumumuzun sağlayacağı çeşitli avantajları kullanamamıza neden olmaktadır.

Örneklerimizi daha da genişletecek olursak; 1980''lerden itibaren başlayan ve 1990''larda gelişen-dünya ile, özellikle Batı dünyası ile gerçekleştirmekte olduğumuz bütünleştirme sürecinin izlerini hemen her alanda farketmeye başladık. Elektronik bankacılık büyüklü küçüklü bütün bankalarca benimsenmiş durumda, sektördeki tüm bankalar sistemlerini ya kurmuşlar, ya da kurmak üzereler; elektronik bankacılığa, otomasyona daha önce geçmiş olanlar sistemlerini, yazılımlarını geliştirme ve genişletme çabası içinde; daha önve bankacılık ve finans sektöründe varlığını duyduğumuz ve literatürden izlediğimiz birçok enstrüman ve bankacılık hizmetinin bugün bankalarımızda uygulamakta/verilmekte olduğunu biliyoruz. Bankalarımız müşterilerine sundukları ürün ve hizmet paketlerini çeşitlendirmekte ve derinleştirmekte, finansal danışmanlıktan "future""options" piyasalarında müşteriler adına işlem yapmaya kadar geniş bir yalpaze içinde faaliyet göstermektedirler. Dolayısıyla bankacılık sektörü açısından bütünleşmeye gerek altyapısıyla, gerek personeli ile hazır bir bankacılık sektöründen söz etmek mümkündür. Ne var ki, dünya özellikle batılı ekonomilerle entegrasyonun getireceği bazı olumsuzluklar yaşanması gereken sancılar da vardır. Örneğin, Gümrük Birliği uygulaması doğallıkla bazı sorunları da beraberinde getircektir. Söz gelimi otomotiv sanayi ve ona ürün ve hizmet veren yan sanayi bu süreç için yeterince hazırlıklı mıdır? Ülkemizde yılladır en çok kullanılan arabaların orjinalini daha ucuza almanın mümkün olduğunu gören bir tüketici acaba aynı markaların yerli yapım ve daha pahalı olanlarını tercih edecek midir? Sorunun yanıtı "hayır" olacaktır. Tüketicilerin "homoeconomicus" olduğunu varsayarsak, bir "FIAT" ya da "RENAULT" grubu arabayı orjinal olarak yapıldığı ülkeye gidecek ve bu gezinin tüm masrafları dahil olmak üzere hala yerli yapımdan aza mal etmek mümkün iken, tüketicinin irrasyonel bir davranışı benimsenmesi beklenemez. Benzeri bir durum, diğer dayanıklı tüketim mallarından el aletlerine; iş makinalarından bazı tüketim mallarına kadar birçok alanda yaşanabilir. Bu durumda yerli sanayilerin rekabete dayanabilmek için ürün kalitesini geliştirmek, otomasyona gitmek, ileri teknoloji uygulamak ve araştırma geliştirmeye ağırlık vermek zorunlu olacakları bir gerçektir. Dolayısıyla otomasyon ve ileri teknolojiye yapılacak yatırımların zorlayacağı finansal yapıyı rahatlatmak için işçi çıkartmak kaçınılmaz olacak ve sağlıklı bir sosyal sigorta sisteminin olmayışı istihdam edilemeyen ve yeterli geliri olmayan bir kitlenin doğmasına yol açacak ve belkide sosyal rahatsızlıklara, huzusuzluklara neden olacaktır. Ülkemizin tekstil, hazır giyim, bazı tarımsal ürünlerde ve madenlerde benzeri bir üstünlüğe sahip olmasına karşın, birçok sektör ve işkolunda böylesine bir bütünleşmenin sancıları çekilebilir.

Dünya borsalarında meydana gelen dalgalanmalar, politik ve ekonomik düzensizlikler daha önce ülkemizi hiç etkilemez veya pek az etkilerken, söz konusu bütünleşme (entgrasyon) sonucu, bu gibi değişikliklerin, döviz piyasalarındaki oynamaların yansımaları bizde de daha fazla hissedilmeye başlamıştır.

Özetleyecek olursak, politik, ekonomik, sosyo-kültürel açılardan dünya ile bütünleşmek zorunda olduğumuz ve ekonominin tüm kesimleriyle böyle bir sürece hazırlanmak ve ayak uydumak durumunda olduğumuz kesindir.

Piyasa Büyüklüğü ve Piyasanın Yapısı

Her bir ürün hattı için, piyasanın büyüklüğü, yapısı ve kompozisyon son derece önemlidir. Pazar bölümlendirilmesini yapabilmek için piyasanın ne miktarda ve nasıl değiştiğinin ve değişmekte olduğunun bilinmeside önemlidir.

Büyüme Potansiyeli

Belli bir pazar bölümü için pazar potansiyelinin ne olacağı aşağıdaki soruların cevaplanmasıyla ortaya çıkar: Pazar geçmişte nasıl büyümüştür? Pazarın gelecekteki büyüme potansiyeli nedir? Büyüme potansiyeli doğrudan ekonomiye mi bağlıdır. Örneğin dışsatımcı üreticilere hizmet veren bir banka, hükümetin liberalleşme çabaları sonucu bir büyüme potansiyeli vaad eden bir pazar bölümünü çekici bulabilir.

Piyasa (Pazar) Payı/Yoğunlaşma

Bankanın ve belli başlı rakiplerin piyasa paylarının bilinmesi planlama süreci için değerlidir. Eğer faaliyet gösterdiğiniz alana yeni bankaların gitmekte olduğu biliniyorsa, mevcut müşteriye ulaşım olanağı ve fırsatı zayıflayacaktır.

Müşteriler

Bankanın müşterileri kimlerdir? Verilen hizmetlerde ve ürünlerde tatmin oluyorlar mı? Banka müşterilerin tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyor mu? gibi sorular müşterileri ve ihtiyaçlarını tanımak ve doğu yaklaşımları uygulayabilmek için son derece önem taşır.

Bankanın temel müşterileri olarak dışsatımcılar "factoring" gibi yeni ticari (finansal) ürünleri (hizmetleri) kullanmak isterler. Bu bakımdan banka böyle bir finansal hizmete mevcut ürünleri arasırada yer vermelidir.

Teknoloji

Bankanın karlılığını arttırır ve kolaylıkla belirlenmsini sağlar.

Rekabet

Rakip bankalar için aşağıdaki bilgi son derece önemlidir: Varlıkların (özvarlıkların büyüklüğü), piyasa payı trendi (gelişmesi) karlılık ve karlılık trendi ve diğer finansal bilgiler, pazarlama hedefleri, pazarlama stratejisi, rakip bankalarca sunulan ürün ve hizmetler analiz edilmelidir.

Yasal ve Kurallarla İlgili Çevre

Bankacılık birçok kurum tarafından yönlendirilmektedir: Türkiye Bankalar Birliği, T.C.M.B. rezerv gerekliliklerini ve likidite oranlarını belirler. Örneğin, yeni Bankalar Yasasına göre, bankalar iştiraklerini satmak durumundadırlar. (özellikle kendi alanlarında faaliyet gösterenleri)

Hiç yorum yok: